blog yazma isteği uykudan uyandırıyor arkadaş..
blogla aramda uyum sorunu kalmasın diye pohpoh periliği yapıyorum, çaktırma.. birkaç blog sonra tam olarak hazır olurum. deivid gibi çakarım sonra. ben iyi topçudan anlarım hem.
bir kez daha blog kelimesi ile başlayan bir cümle kursaydım süresiz intihar ederdim, ya da böyle saçma bir şey.
futboldaki tempo düşürmeyi bugün hayata geçirdim. aslında zorundalıklar yüzünden "orada" olmak mecburiyetinde kaldığım her mekanda bu tempo düşürmeyi yapmışımdır, yapmıştırım. (evrim kulakların çınlasın..) bu şöyle oluyor;
volkan yeni tanıştığı insanlarla yemek yemiş, akabinde çay içmek için oturaklara yerleşmiştir. yeni insanlara ihtiyaç yok mudur, elbetteki vardır. ama bu bir miktar maliyet gerektiren iştir. maliye zorunlu şeyler kademesinden hayatımıza aktığına göre, sağına soluna bakan volkan etrafta zorunluluk gerektiren grift grikler görememiştir. ancak küçüklüğünden beri bir alışkanlık olarak taşıdığı mekanı terk etmeme prensibinden hareketle, yarı kırılarak yarı büzülerek, kah kendinden çıkarak kah kendi olarak o oturaklarda sabitlenmiş, yer yer de buharlaşmıştır, buharlaşmaktadır. muhabbetin seyri istanbulda ev fiyatları ile, ankaradaki sıkıntılı yaşam ve kanyondaki pahalı menüler arasında sefer halindeyken volkan bir anda dellenivermiştir. (bkz: dellenivermek) cebinden çıkardığı tükenmez kalemi yeni tanıştığı ukala dümbeleği henüz mezun boğaziçilinin böğrüne saplamaktadır. ulan bre densiz, yaşın kaç başın kaçtır, bu neyin bilmişliği neyin ukalalığıdır. bir sen biliyosun mına koyim ya diye diye saplarken kalemin mürekkeple halvet kanlı ucunu, aslında yine bir öğle arası kurgusal düş şöleninde olduğunun idrakine varmıştır. gong çalar, düşümün taraflarından ben uyanırım ve yeni alacağım üç şekerli çayın tüm şekerliğime rağmen acılığına sokmak isteyen bir kanguru gibi, ülkemin milli marşını okurum. bu hep böyledir. (bir kangurunun anavatanını göze alarak okuyunuz.)
0 Comments:
Post a Comment
<< Home