bug/böcek
oyunun içine girdim. böcek oldum, adamın içindeki milyonlarca böcek yavrusundan biriydim ben de. sahneyi algılayış kalmadı, her yerimi geren müziğin içinde sahici bir aksiyon seyrettim bu akşam. harika oyunculuk, tempoyu düşürmeyen bir metin, iyi yönetmenlik, şahane sahne tasarımı. yeni tiyatro böyle olmalı, hatta ön elemeyle özgüven testini aşabilen seyirciler seyirci/oyuncu olabilmeli, kaleci/oyuncu açıklamasından hareketle.. (gülüşmeler, gülüşmeler..)
genelde üzüldüğüm ama bugünlerde pek umursamadığım bir şey var; günlerin hızla geçip gidiyor olması. bir yerlere yetişme isteğini nötr bir hal tavır ile bertaraf ettim sanırım. bir yerlere varmak hedef olmaktan çıkmış gibi, daha çok temas etmek için yanıma sokulan günlere selam çakıp, arkalarını sıvazlayarak yolcu etmek diyebilirim. yetişmenin gerek şart olduğu ağzını gözünü siktiğiminin istanbulunda, böyle bir amaçtan sapmanın yarattığı boşluğu "mind the gap" olarak sarsılarak fark ediyorum. etmez olayım mafiz. etmen olayım sana, yaarttığım etkiyle dilber olayım sana mafiz. mafiz bıyıklı, elleşmeyelim.
pideli köfte, türk kahvesi, sabancı muhallebisi, antep baklavası, yeni yıkanmış ariel kokulu iç çamaşırı, yazma isteği ve yüzde ikilik kısmımı sahnede bırakışımla özetli bir gün. süperli döperle girdiğimiz bir oyun sanki hayat, afşin tarafından seslendirilmiş yabancı bir gezegenden adlı şarkıda geçen liverpool'lu kızlarla iyi geceler, tatlı rüyalar..
0 Comments:
Post a Comment
<< Home