ladesim lades olsun, türkiye çöl olmadan..

Monday, September 25, 2006

ne yapıyorum ben

işte benim sonumda aynen böyle olacak. bir gece bir sürü evraka, dosyaya, tabloya gömülmüşken ve saatler mesai saatine yabancı bir vakitte takılıp kalmışken, o keskin soruyu kendime soracağım: "ne yapıyorum ben burada bu saatte ve ben neden ömrümü bunların arasında çürütüyorum? zorum ne benim?"

adam aynen böyle yapmış.. bir bankanın şube müdürü bu. çekmiş gitmiş. istifa etmiş. ticari bir bankanın, türkiye'nin en büyük şubelerinden birinde görevliyken. kafasını kredi dosyalarından kaldıramıyorken, haftanın belirli günlerinde hasbelkader 6 saat uyuyabiliyorken ve bazen de 3 saatlik uykuyla tekrar mesaiye başlıyorken..

bugün şahane bir cümle kurdu. "istifa ettikten sonra 1 ay boyunca banliyö trenlerine bindim, tren neerye kadar gidiyorsa yolculuk ettim gün boyu. insan yüzüne hasret kalmıştım, 1 ay boyunca sadece insanların yüzlerine baktım. dünyam şubemde çalışan 60 personelimin yüzleriyle sınırlıymış."

insan yüzüne hasret kalıp, 1 ay trenlerde dolaşmak.. kulağa ancak roman kahramanlarının cesaret edebileceği türden bir şeymiş gibi geliyor. kırk yaşınadn sonra gitar çalmayı ve ispanyolcayı öğrenmek. günde 7-8 saat çalışarak hem de. bozcaada'da taştan bir ev yaptırmak ve el yapımı şarap üretmek. roman kahramanı olmalı dedim bunları duyduğumda. adamın ilk cümleleriydi bunlar halbuyse, halbuyse adam ilk cümlesinden kaçın ve uzaklaşın diyordu. sizin yolunuzdan geçtim, aranızda roman kahramanı olabilecekler var diyordu. üstüme alınmış olabilirim. bir anti kahraman genetiği icabı.

kaçılacak ve gidilecek elbette, ama daha sonra. dayanabilinen son noktaya kadar buradayım. daha tahammüllü ve uyumlu bir adamım ben, biliyorum hem. benim sıkıntım bambaşka işler yapabilecek kadar cesaretimin eksikliği ve yeteneğimi kendime kanıtlayamamış olmak. daha var, bir süre daha gerek.

mali tahlil, pazartesi.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home