ladesim lades olsun, türkiye çöl olmadan..

Wednesday, May 23, 2007

yoğunprenses cüceleri yedi

Yoğunprenses bir gün yine çok yoğunken, yılışık cüceler etrafında pır pır dönmeye başlamışlar.
Yoğunprenses “gidin başımdan allahın cezaları” diye azarlamış yılışık cüceleri.
Yılışıklık bu ya; cüceler hiç mi hiç aldırmamışlar yoğunprensese
Havanadan sudan afrikadan konuşmuşlar sürekli
Yılışmaktan yerlere akmışlar, kimse de toplayamamış onları.
Yoğunprenses durup br an düşünmüş..
“Neden bu kadar yoğunum ben” diye soralamış kendine.
Cevabını bulamamış, “ontolojik problem seninkisi” demiş yılışık cücelerden biri..

Ve atının üstünde çokoprens görünmüş
İçinde çikolatası dışında biskivüsüyle yine çok yakışıklıymış
“Atın üstünde giden bir çokoprens” diye iç geçirmiş yoğunprenses
Çokoprens aniden atından atlamış, yuvarlana yuvarlana yoğunprensesin yanına gelmiş.
“benimle sinemaya gel, görümce adam 3 geldi izleriz. Patlamış mısır da yeriz” demiş.
Yoğunprenses klasik 4-4-2 düzeninde “çok yoğunum cicim” gelemem demiş. Sonra kızmış kendine, beğenmiş çokoprensi hem. Bisküvisini çikolatasını ayrı ayrı.
Ancak basiret bağlanmış bir kere.. yoğunprensesin ağzından dökülmüş kelimeler, çokoprens kırılmış, ufalanmış.
Kırıntılarını yılışık cüceler yemiş. Aralarında da “yedik la prensi çokoya bak hey yavrum, yürü yürü de kırıntılarını görelim” türünden muhabbetler dönüyormuş. (bak eşeklere)
Çokoprens kırılan bisküvisini ve gururunu tamir etmek için atına atlamış. Atina’ya gitmiş... hımbılprensesle tanışmış, mutlu olmuşlar beraber.
Hımbılprenses yemiş çokoprensi bigüzel, üstüne de çay içmiş.
Yoğunprensesinse yoğunluktan kısmeti kapanmış. Kar küreyiciler gelip kapanan kısmeti açmışlar 23 sene sonra, yoğunprenses hala yoğun hala kariyer peşindeymiş fakat.
Yılışık cüceler de yılışmaktan zamanla sıvı formuna geçmişler.

Gökten 3 elma düşmüş
1i yoğunun başına
Diğeri iş arasında boşluk yaratıp böyle saçmalayanın başına
Berikini de ben aldım attım 20. kattan, bi teyzenin başına geldi öldü herhal?

Tuesday, May 22, 2007

oldu o zaman.

A4 kağıdı koleksiyonu yapan bir arkadaşım var. Kendisi her seferinde farklı A4 kağıtlarını koleksiyonuna kattığını sanıyor. Onu bozmuyorum. Bundan mutlu olduğunu düşündüğüm için. Ancak beni kızdıran bir embesille arkadaşlık ediyor oluşum. Bunu neden yaptığımı Ali Kırca'ya sordum. ATV stüdyolarına canlı bağlantı yaparak konuştuk. Arkadaşım da dinlemiş. O kadar embesilki kendisinden bahsettiğimizi anlamamış. Embesilliğini içsel bir itkiyle dışına dışına mı itti bilemem. Bildiğim A4 kağıdı koleksiyonlarını bana her fırsatta gösterdiği. Sanırım değişiklik arıyorum.

- bu akşam saltınz of dı dense gidiyoruz, fazla biletimiz de var, senin de gelmeni istiyorum.
- olmaz bu akşam havai fişek gösterisinin galası var. ona katılmam lazım.
- başka akşam gideriz o zaman. ben yalan söyledim, biletim yok. sana aldırıcaktım ayrıca bileti, param da yok. artı param var. altınım, tahvilim ve kağıtlarım yanı sıra artı param var.
- sevgi gösterileri var sonra da oraya gidicem.

Bunun çocuğu ne diyecek?
Babamın a4 kağıdı koleksiyonculuğu dolayısıyla ilkokulu kastamonuda boyadım.
yine babamın koleksiyonculuğu dolayısıyla ortaokula merzifonda taş attım, camını kırdım.
son olarak babamın siktiğimin koleksiyonculuğu dolayısıyla liseyi turgutluda ıslattım hortumla.

bunun çocuğu da böyle, bunun gibi.. o da içinde meşrubat kelimesi geçen kitapları toplayacak ve daha bir sürü şey..

ikis ısparta halısı, ikisi makina halısı olsun. sıralama da aynı olsun..

borsa ve kadın-erkek ilişkileri ve dahi mobilyalar hk.

endeks hergün direnç ve destek seviyelerinde bir rakamı test eder. endeks bu aralar 46.000 ve 45.000 seviyelerini test ediyor misal. daha alt direnç ve yukarı destek konumları da 40.000 ve 48.000 olarak beirlenebilir.

ilişkilerde de kadın ve erkek birbirini test etmektedir. belirli direnç ve destek konumlarında her gün birbirlerini test edip geri ya da ileri adım atma eğilimindedirler.

insanlık boşlukları doldurma konusunda içgüdüsel bir yeteneğe sahiptir. bu örnekte olduğu gibi, desteğin dip yaptığı yerde ortalama seviyeye kadar olan kısım gidilmesi gereken bir noktadır. taviz vardır ve bu tavizin değerlendirilmesi istemsiz ortaya çıkar. 45.000 destek seviyesindeki bir ortamdan 46.000 averaja kadar olan 1.000 puanlık bölüm boşlukta kalamaz. ilişkilerde istatistik, puanlama vesaire ne kadar etkilidir dediğini duayr gibiyim nesim abi.. haklısın hattı zatında, ancak biz burada bir model kurguluyoruz, bozma fiyakamızı. o 1.000 puanlık boşluk erkek ya da kadın tarafından doldurulucak bir taviz alma/kar yapma/kaymak yeme aracıdır.

benzer şekilde direnci 45.000, günlük ortalaması 43.000 endeksli ilişki sahibi.. sen de geri gitmelerden mustarip olabilirsin. 2000 puanlıık boşluğu sen etken bir ruh haliyle doldurmasan da, senin yerine doldurmak isteyecek sözde edilgen ancak maaile etken bir erkek/kadın bulunur. o 2.000 puanın rantı muhakkak yenir.

boşlukları doldurmak konusunda ustayız. devletler de böyle, hayvanlar da, mobilyalar da.. bomboş salonları görünce büsbütün yayılmak istiyorlar, emperyal mobilyalar.

Ne isterdim?

veterinerlik fakültesinde iktisat okumayı, alt çenemin sabit üst çenemin hareketli olmasını, önümüzdeki hafta sonu doğurmayı, segmentasyon çalışması yaparak allaha ulaşmayı, dersaneye 4 sene devam ederek dersaneden mezun olmayı, çarşamba günleri papyon takıp cici cici gezmeyi (bunu yapabilirim gibi), suratıma yoğurt sürüp "bak krem sürdüm" demeyi ve akabinde kremi yemeyi, insanlıktan çıkıp hayvanlığa giriş yaptıktan hemen sonra tekrar insanlığa girmeyi, çantacıya girip en sert çantayı ısırarak köpek dişimi kırmayı, kola açma kapaklarından voltranı oluşturmayı, gsmh toplamı kadar cips alıp hepsini yiyerek mide fesadı geçirmeyi, kara deliği ana rahmi bağlantısıyla açıklayabilmeyi, kukumav kuşunun aslen simavlı olduğunu ispat edebilmeyi;

ülkenin namusunu şerefimden aziz bilip, icabında temel tüplerin faydalanması ülküsünden, icabında onu da biz getiririz diyen parti liderlerinden tiksineceğime, kendi yüksek makamlarımın huzurunda eşref saatim adına peşpeş. puşipuş, mıçmıç.

ne mutlu varım ben.

atasözleri

Hayat her gün bir atasözünü tecrübe etmemizi isteseydi; en azından hazırlıklı olurduk.

- bugünün konsepti "beterin beteri var."
- yani bugün beter şeyler yaşayacağım. sonra daha beter şeyler olacak ve günü best better ile tamamlayıp, ilk beterliğin aslında o kadar da beter bişi olmadığını anlayacağım.
- sevimsiz.
- beter.


"ayağını yorganına göre uzat"

- bütün gün şimdi sen yat burda.
- ee?
- ben de yorganı üstüne örtücem.
- evet..
- ayağını biraz dışarı doğru çıkar, kısa zaten yorgan kendi de çıkar.
- eee?
- yorgana göre ayarla kendini, debelen.

" tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış. "

- hah getirdin mi tavşanı?
- getirdim, al.
- şimdi bunu al otlat dağın eteğinde.
- tamam.
- sonra dağın zirvesinden bi taş yuvarla, ufak olsun. telef etme hayvanı. sonra küssün bu dağa.
- tamam tamam yuvarlarım ben merak etme.
- şimdi hayvan küssün, küssün ama dağa da söyleme bunun küstüğünü.
- yok yok aramızda merak etme sen.
- sonra al getir tavşanı. kamera şakası de, duygularını alalım.
- ben acaba yanlış mı yapıyorum seninle çalışarak?

Monday, May 21, 2007

Yenilenmek istiyorsan yeni şeyler yap.
Rutinini seviyorsan yeni şeyler bul.
Yeni şeyler buluyorsan geçmişini tart.
Yorganı çekerek uyuyorsan salıyorsun bırt.
Sıcakta miden su kaynatıyorsa içiyorsun su.
Yaşıyorsan her sabahı aynı oluyorsun mort
Söylüyorsan şarkıyı olmuş sesin boru.
Ne dediğin belli değilse diyorlar sana pık.
Yazıyorsan belli belirsiz sanıyorlar deli.
Ciddi başlayıp yavşak bitiriyorsan bitirme bari.

vida

Bir kısa film seyrettim. NYFA kapsamında yarışıyormuş. Filmin özeti aşağıdadır. saygılarımla;

Adam yazı masasının başındadır. Kağıdı yerleştirir. O sırada bir şey farkeder. 2 adet orta boy vida daktilonun yanında öylece durmaktadır. Vidaların daktiloya ait olabileceğini düşünür. Ancak daktilonun yuvaları tıka basa vidayla doludur.

Adam tozlu plağı kutusundan çıkartır, pikapın içine yerleştirir. Konçerto dönmeye başlar. Bu kez daha büyük boy çiviler görür. Adam merak içinde yine aletin yuvalarını kontrol eder. Vidaların alete ait olmadığını görür, iyice kıllanır.

Sonraki karede adamı tüm aletleri söküp takarken görürüz. Bir miktar tırlatmıştır sanki, gözü dönmüştür. Vidaların kerametini çözemez.

Adam banyoya girer. Yüzünü yıkamaktadır. Ağzına bir miktar su alır, çalkalar ve tükürür.
Tükürdüğü şey vidadır. Döne döne lavabonun oyuğunda dans eden vida adamın gözlerini faltaşına çevirir. Ansızın evin tüm köşelerinde irili ufaklı bir çok vida peydah olur. Adam dehşet içindedir.

Son karede adamı deniz kıyısında binlerce çivinin üstünde yatarken görürüz. Yüzünde huzurlu ama hınzır bir gülümseme vardır. İzleyiciye "bu dünyanın çivisi çıktı." mesajını veriri gibidir.

ayı hizmetleri servisi

- aro iyi günler.
- buyrun ben mendebur, nasıl yardımcı olabilirim?
- mendebur bey iyi günler.
- iyi günler efendim. sorunuzu alayım.
- iyi günler aro.
- efendim buyrun dinliyorum.
- iyi günler. hoşçakalın.
- iyi günler efendim.


3 dakika sonra;

- aro iyi günler.
- buyrun efendim ben mendebur. nasıl yardımcı ola..?
- aro ben az önce de aramıştım.
- evet efendim hatırladım.
- iyi günler aro? aro aro?
- duyuyorum, sizi dinliyorum?!
- az önce de aramıştım ben.
- ee öö eveet.. evet?
- iyi günler daha önce görüşmüştük. iyi günler aro?
- beyefendi dalga geçiyorsaız bu hiç komik değil.
- aro iyi günler. (kopar..)
- bir de gülüyorsunuz, ben bu şartlarda daha falza insan olmayacağım. öğğaarğğğghhhhhhh
- aro aro anam adam ayı oldu.
- ğoaarggghaaaaaaa oaarvv goaarhzzzzzz
- iyi günler aro?
- aro?

Monday, May 14, 2007

aro

- seninle, 1 dakika.. alo efendim, şu anda telefondayım. 1 dakika bekleticem sizi.
- alo?
- seninle 1 dakika, mutlandırıyor benii. 1 dakika 1 dakika..
- aro erovizyonla görüşecektim. erovizyon erozyon aroo
- 1 dakika siliyor canım.. bekle 1 dakika .. seninle 1 dakika, siliyor..
- sevişsek 1 dakikaaa
- alo 1 dakika, ben dönücem size. sevmek bir ömmür sürer alo
- sevişmeek 1 dakikaa
- aro?
- sevişmek?
- 1 dakika ya.. 1 dakika ya..
- olsun bir mir.. sevişmek?
- beyaaz.

hatemo

fusitalmiiik talmiik isteer
ah fusitalmiiik talmiik isteeer



not: fucithalmic, arpacık tedavisinde kullanılan bir kremdir.

Tuesday, May 08, 2007

yalan duydu mu "siktir" diyen adam

1. kadın: şimdiki müdür hiç insancıl değil.
2. kadın: hıhı, ben izin istedim taşınma için vermedi. halden anlamıyor.
1. kadın: ziya bey böyle miydi?
2. kadın: yaa.. mükemmel bir insandı. gelir hatrımı sorardı, nasılsın derdi, kızının fotoğraflarını bilgisayardan gösterirdi. arada bir kafasını kaldırır ceee derdi tüm ofise.
ben: siktir ordan..
1. kadın: ne dedin volkan?
ben: bişi demedim.
2. kadın: hmm.. ziya bey'den izin istedim. 34 gün kafa izni verdi. git gelme dedi, seviyordu beni..
ben: siktir..
1. kadın: duydum, duydum ben küfrettin sen. duydum..
ben: bişi demedim ben.
2. kadın: ayol ben de duydum. küfrediyor bu uluorta.
1. kadın: dur bi daha deneyelim. ziya bey partiler üstü bir insandı. mesihti ziya bey.
ben: hassssssiktir lan ordan..
1. kadın: ben demedim mi ben demedim mi? vay başımıza geleen!??
2. kadın: hayır ben ziya beyin asilliğine zarar geliyor diye üzülüyorum..
ben: siktir lan.

Erol Pekcan

Rahmetli Erol Pekcan ve beşlisine ait sabahları mükerrer atıfta söylediğim bir şarkı. Şarkı aslen Konya yöresine ait bir türkü.

kabağı da boynuma takarım (aman)
hovardayı gözünden çakarım (vay)
senin de gibi çapkınları
aman pazarlarda satarım

aman linga linga lin gabak
haydi açılır badi sabah
aman sen şeker ol, ben kaymak
haydi yiyelim parmak parmak

aman odaları köşeli
haydi içi mermer döşeli
küçük (de) hanım geliyor (vay vay)
aman eli billur şişeli

aman linga linga lin gabak
haydi açılır badi sabah
aman sen şeker ol, ben kaymak
haydi yiyelim parmak parmak

pimapenler

Sayın Pontiponlar,

e-mail sayesinde birbiri ile iletişim kuran insanlar arasında bir süre sonra bir bağ oluşmaktadır.
Bu yeni iletişim metodları, farklı türde ilişkilerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Birbiriyile gün aşırı, hatta gün içierisinde aşırı düzeyde maiilleşen insanların, mail arkadaşlarına karşı his babında kuvvetli duygular beslediğini araştırmalar ortaya koyuyor. (hangi araştırmalar heloo halooo??)

Buradan hareketle, her ne kadar bu insanlar sosyal çevre içerisinde yeterince vakit geçirmemiş olsalar da, yaratılan bu ortak bağ onların iletişim dillerinin temelinin güçlü olduğunu göstermektedir.

Mail arkadaşlarımızın kıymetini bilmeli ve onları sıksık hatırladığımızı dahası, aklımızda olduklarını belirten türde jimnastik hareketleri yapmalıyız. (hoplamak ve zıplamak gibi)

Terazi ve lastik jimnastiktir ne de olsa..

With my best regards

VK

suskunluk 2

Sayın Mortimorlar,

Suskunluk, sesin soluğun çıkmaması durumudur.
Ses ve soluk enerjisizlikten, ilgisizlikten ya da yoğunluktan dolayı çıkmıyor olabilir.

Ses ve soluk çıkmıyor ise insanın gıdığı çıkıyor da olabilir.
Birbiriyile korelasyon anlamında ilgisiz ve ingiliz bu iki konuyu masaya yatırmak isterim.
Masaya yatırmak çok hınzır bir çağrışım olabilir.
İnsan her aklına geldiğini söylememeli, dahası yazmamalıdır.
Zira söz uçuyor, yazı kalıyor.
Bir de bu kadar didaktik olunacaksa mümkünse gidip öğretmen olmalıdır.

Konuyla ilgili görüşünüzü rica eder, saygılarımı sunarım.

Wednesday, May 02, 2007

İnsanın şöyle bir lüksü var mıdır? "Bugün yemek yemeyeceğim", ya da "Bugün kimseyle konuşmayacağım" gibi..

Böyle bir şey mümkündür. Ancak sakıncalı olabilir. Haa, işe yarar mı, kime ne fayda sağlar bilemiyorum. İddaalı bir süreç olacağı kesin. (somurtuyor.)

Bir keresinde bütün bir gün penceremin önündeki sallanan sandalyede oturmuştum.

Sallan mışmıydınız?

Sallanmamıştım, zaten garip olan da bu. Yani sallanan sandalyeye oturan birisi sallanır değil mi? Ama ben sallanmamak için karar almıştım.

Sallansanız bugün bunu anlatamazdınız , bir hikaye yaratmışsınız. Bir protokol, bir sözleşme.. Kendi kendinize sunduğunuz bir akit..

Ama sallanmamak için kendimi zor tuttum doğrusu. (gülüyor.)

Ben sürekli yorgunum sanırım. Damarlarımdaki kan yorgun akıyor, gözlerimdeki fer 30 mumluk, bacaklarım nedensiz dermansız.

Fakat sürekli evde oturup hiçbir şey yapmadan oturamıyorsunuz değil mi? (kıskanıyor.)
Oturamıyorum kör olası.. Dışarıda bir hayat var, benim kalkıp ona karışmam lazım diyorum. Ancak çok yorgunum. Fakat hiçbir şey yapmadan oturmak bana göre değil. Fakat acaip yorgunum, kolum kalkmıyor. Ama bir şeyler yapmam gerektiğini biliyorum. Ama inan şu bardağı şurdan alıp şuraya koymak zor geliyor. Ama oturamıyorum böyle bir şey yapmadan. Bütün bunlara rağmen inanılmaz yorgunum. Fakat böyle oturmakta olmaz. Çok yorgunum. Olmaz, yorgun.. olmadı. (çelişiyor.)

Son olarak, insan kendi kendisine emredebilir mi?

Bence eder, ama bunun da bir üslubu olmalı. Rencide edici hareketlerden uzak bir yol bulunmalı. İnsan kendi kendisiyle uzlaşmacı bir dil kullanmalı. Ama gerektiğinde de masaya yumruğunu vurmalı.

Hangi masaya?

Fiskos.